Doyma Noktası- Sema Kaygusuz

doyma-noktasi-sema-kaygusuzKaraduygun’dan sonra Sema Kaygusuz’a ait okuduğum ikinci kitap Doyma Noktası. 9 Öykü yer alıyor kitapta. Her biri bir diğerinden farklı, ama hepsinde de ortak bir gerilim, sıkıntı söz konusu. İçimizi deşen, düşündüren, geren, bizi alt eden duygular saçıyor öyküler.

İlk öykü Sandık Lekesi, talihsiz çocukların hikayesinden öte bir anlam taşıyor. Çocukluğa dair anıların, bilinçaltımızda dans etmesi, yerli yersiz ortaya çıkıp hayatımıza konuvermesi… Ve ince ince batan betimlemeler;

Dışarıdan bakınca, soluklarından cama vuran buğuyla yüzleri bulanıklaşmış iki kız çocuğu, asla yan yana gelemeyecek iki güzel sözcük gibi kendi anlamını arayan devrik bir cümle yaratmıştı. ”

Ve öykü boyunca ortalıkta dolaşan o kara köpek gibi, kimseyle göz göze gelmeden okunup biten bir hikaye sandık lekesi.

Sonrasındaki öyküler de çok güzel. Ama bahsetmeden geçemeyeceğim bir tanesi ise Sülün. Avcı ve Sülün’ün bir tanıdık öyküsü. Yazar, Sülün’ün soğuk mermer tezgahtaki çırpınışlarını  ve o delici bakışlarını beni rahatsız edecek, neredeyse gözümü kapatma refleksimi  ele geçirecek kadar iyi anlatmış. Sülün’ün tek tek yolunan mavili eflatunlu tüyleri boğazımı tıkadı okurken.

Çöpçüler ve Çatlak Yerlerin Kuyusu isimli öyküler de çok iyi. Tüm kitabı saran tedirginlik ve izleyici olma hali metinleri ağırlaştırıyor. Bir çırpıda okunup, köpük etkisi yaratacak deneyimden çok uzak, içe dokunan, yerleşen bir görüntü kalıyor geride.

Dokuz bölümlük bir dizi izlemiş gibiyim. Sahneler aklımdan çıkmayacak. Her karakter içimizden biri gibi salınıyor sokaklarda.

Yorum bırakın